21 Eylül 2008 Pazar
Tozda Toprakta Büyümek...
Plastik oyuncakları unutun made in bilmem ne yazan oyuncakları. Ya da oyun hamurlarını, bilgisayarı anmayın zaten, böyle büyüdünüz mü siz. Tozda toprakta çamurda oynayarak, kısa denilecek pantolonla. Yurdumun eski günlerindeki gibi, teyzelerin akşam 8'de yatıp ışıkları zorla söndürttüğü günlerdeki gibi...Kapı önünün çalı süpürgeyle süpürülüp kardeşiniziz burnunu sildiğiniz o günlerde büyüdünüz mü. Bizim nesil az çok ama şu bizden sonrakiler görmediler o günleri. Betonda büyüdüler, toz toprakta maç yaparak değil, fifa bilmem kaç oynayarak. Biraz şanssız geliyorlar bana. Bi kere çabuk hasta oluyorlar, psikolojileri püf desen bozuluyor ve "hayatta tokat bile atmam çocuğuma" denilen bu yıllarda uyuşturucu, sigara ve seks yaşı gittikçe düşüyor.
O günlerde yetişen biriyle sohbet ettim, şunları söyledi bana:
" Bizim çocukluğumuzda plastik oyuncaklar bu kadar yaygın değildi, benim oturduğum yer bir ilçeydi Adana'nın tozu toprağı içinde bir Pozantı'da büyüdüm ben. Oyun deyince bizim aklımıza oyuncak değil kendimizin bizzat oynadığı oyunlar gelirdi. Oyuncak denilen plastikler kasabanın bir kaç iyi gelirli ailesinin çocuğunda olurdu ki şu an şehirde en gariban insanın çocuklarının daha fazla oyuncağı vardır. Zaten zengin dediğimiz o çocuk da oyuncağı fazla eskimesin diye kendisi bile fazla oynamazdı, bir de dışarıda oyunun kendisi varken biz varken ne yapacak evin içinde oyuncağı.
Oyunlarımıza şu an bakıyorum gerçekten tam bir dayanışma ve birliktelik oyunlarıydı.Şahsi değildi bu oyunlar beraber oynanırdı. En çok maç yapmayı severdik, topa abanana kızardık, birimizin şeyine top vursa onu işetirdik, zayıf takıma avans verirdik , ben 11,12 yaşarındayken dolmuş tutup arkadaşlarla köye maça gitmiştik, bizi yenilince taşlamışlardı, zaten bu adettir mutlaka taşlarlar. O zaman amatör küme maçlarında da olurdu bu :).
Bunları yapamazsak ormana yürüyüşe çıkardık, karpuzcuya yardım ederdik o da bize karpuz verirdi, karpuzu kırıp yerdik, ama hep beraberdik, herkes yaşıtı grupla gezer abiler kardeşlerden hesap sorar ama kardeşleri için canlarını verecek kadar mert olduğunu göstermek için kavga ederlerdi bazen. Ama o kavgalar gerçekten mert olurdu kan akmazdı, şimdiki kavgalar gibi bıçak olmaz, kafa göz yarılmaz, kavga sonunda işe abiler karıştırılıp o kavganın arkası aranmazdı.
Şimdiki nesilin kendini daha iyi ifade ettiği, daha girişken olduğu konusuna da katılmakla beraber bazı şüpheleri de var bu konuda bunları bana söyleyen abimizin:
"Şimdiki çocuklar gençler falan kendini daha iyi ifade ediyorlarmış. Doğrudur anaya babaya karşı ağzına ne gelirse o anda söyleyecek kadar ifade edebiliyorlar kendilerini (gülüyor) , o kadar girişkenler ki seks yaşı 13-14 oldu neredeyse, içki ve sigara yaşını saymıyorum bile yani özgüven altında şu anki aileler çocuklarına çok serbestlik tanıyor 'küçükken aman tozdan hasta olacak' diye koruyan aileler çocuğun özgüvenini kazanmasına bir nevi engel oluyor, büyüyünce çocuğu bir anda serbest bırakıyorlar o zaman ergenliği yeni atlatmış ya da atlatmamış genç ne yapacağını şaşırıp kendisine zarar verici şeyler yapabiliyor. Bir de psikolojisinin bozulması durumu var gençlerin. Eskiden biz daha fazla dayak yerdik daha fazla azar yerdik ama psikolojimiz bozulacak diye bir şey yoktu. Şimdiki nesilin psikolojisi bozulur diye çok korkuyor aileler ama gençlerde gördüğüm kadarıyla -ki ben bir eğitimciyim gençleri gözlemle fırsatım çok oluyor- bir melankolik hava var, bunalıma kapılan depresyonla uğraşan yığınla genç var şimdi kimin psikolojisi daha bozuk söyle bana (gülüyoruz).
Şöyle sordum ben bu abimize: "Peki şu anki nesili yetiştiren sizin nesil bu nesilin eleştirilecek yanları varsa sorumlusu biraz da siz değil misiniz?"
"Haklısın bu konuda ama sizleri yetiştiren nesil olarak bizler çok yoksul günler yaşadık, askeri yönetimler geçti üzerimizden, krizler ve ülke olarak ekonomik değişimin yükünü atlatmaya çalışan bir nesiliz. Elbette kusurlarımız da oldu ama bu olumsuzluklar olmasa şu anki nesili daha iyi yetiştirebilirdik.Benim nesilin insanları çocuklarının aynı acıları,zorlukları yaşamaması için üstlerine çok düşüyor ,elbebek gülbebek yetiştireceğim diye geç büyümelerine neden oluyor, hatta büyümelerini bile engelliyor. Biraz da batı kültürünün yozlaşmış halinin özendirilmesi var sağ olsun televizyonlar sayesinde.
Elbette bu nesilin içinde de özellikle küçük yerlerde yetişen ve çok iyi de yetişen insanlar var, şehirlerde de az olsa da var ama o kırsal hava hala bazı şeyleri korudu sizin nesilin içinde, ama sizden sonraki nesil maalesef çok şanssız olacak gibi geliyor, yine de umudumuzu size devrettik. Hala kırsal bölgelerde ve doğuda çok zor şartlarda yeitşen çocuklar var, okulları bile yok biz bu sorunları çözemedik, çözmek isteyenlere de izin verilmedi, artık sizlere kaldı bunları çözmek. "
Bu abimizin dediklerini düşününce hak verdim ve her nesilin omuzuna daha fazla yük bindiğini anladım. Şunu da ekledi abimiz:
"Elbette bu nesilin de çok iyi yönleri var mesela sportif ve sanatsal olarak çok iyi duruma geldi bu nesilin sayesinde ülke, umarım arkası da yeni nesillerle gelir."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
-lan oğlum ezan okundu.eve gitmezsem anam bana aduket çekecek..!
aynen öyle :)
Bizim orda bi park vardı. Orda sabahtan akşama kadar maç yapardık. Kavga ederdik arada sırada. Cebimde 10 kurus filan olurdu günlük. Maçtan sonra bi meybuz çok güzel giderdi. Aklıma eski yılları getirdin ağlattın. Çok teşekkür ediyorum resimler için
Yorum Gönder